15 Aralık 2011 Perşembe

Selam olsun "kuru et yiyen kadının oğlu"na!




                                              Mekke'nin fetih günüydü... Bir adam Resulullah'ın yanına yaklaştı. Korkudan, heyecandan titriyordu.Resulullah da gördü adamın bu halini ve dönüp seslendi: " Titremene lüzum yok, ben kral değilim "Ve ardından dedi ki; " Kureyşli kuru et yiyen bir kadının oğluyum ben." Bu hadisi her okuyuşumda sarsılırım.Düşünün...Mekke'yi fetheden kuvvetlerin başındaki kişinin ve Peygamber'in önünde titremez de insan, kimin önünde titrer? " İktidarı olağanüstüleştirme " insanlık tarihi kadar eski bir hikâyedir çünkü..Hatta geçmek bilmeyen bir hastalıktır.Güçlülerin, militerlerin, kendine soy sop iktidarı ve havası yaratanların, en sıradan makamların sahiplerinin önünde korkar, ezilir, büzülür, titrer insan..Ya bugün? Popüler şöhret denen şeyden bir parça nasiplenmiş kişilerin bile yanına yanaştığında titremeye kapılıp ağzını açamayanları görürsünüz. Nedir Peygamber'i böyle davranmaya, böyle söylemeye iten? İlk akla gelen hep tevazu kavramı olur bu durumlarda.Tevazu deyip geçmek doğru olur mu? Hayır! Yanlış olur. Hele tevazuyu alçakgönüllülük veya kendini küçültme olarak ele alıyorsanız, bu iyice yanlış olur.Çünkü " Titremene lüzum yok, ben kral değilim " diyen Hz. Muhammed, unutulmamalıdır ki, Adem Aleyhisselam'dan beri Peygamber olduğunu, yani " fark "ını hep dile getirmiştir.Burada vurgulanan şey... İsmet Özel'in sözleriyle " kralın ve krallığın çarpıklığıdır ." (40 Hadis, İsmet Özel. 2005, Şule Yayınları.) Daha doğrusu, âlemde " kral olma "nın; saltanat kurup, saltanat sürmenin çarpıklığı dır burada altı çizilen, hiç kuşku yok! " Kureyşli kuru et yiyen bir kadının oğluyum ben " sözüne gelince...Nasıl da ürperticidir!..Demek istemiştir ki... Peygamberim, farkım bu.. Başka farkım yok. Sen ve ben insanız. Beni sana üstün kılacak, ne soy sop, ne kavim ne de bir iktidar bağı olamaz...


( Sabah-Haşmet BABAOĞLU:22 Nisan 2009)

                                                              ...

Hiç yorum yok: